Teyemmüm zâhir itibarıyla toprak, kum, taş ya da kerpiç olsun yer/arz diye isimlendirilen temiz toprak ile ifâ edilir. İbnül-Arabi'ye göre toprak hariç yere nisbetle bütün bu zikredilenler şayet yerden bir şekilde ayrılmış (fâreka) ise o vakit bunlarla teyemmüm gerçekleşmez. Toprağın yerden ayrılmış olması ya da olmaması ise ona göre bir şeyi değiştirmez; şayet temizse toprakla her hâlükârda teyemmüm yapılır. Zira toprakla teyemmüm hakkında nas vardır. Zâhirdeki bu hükme mukabil, İbnü”lArabi bâtınen şu hükmü zikreder: Şayet insanoğlu, toprak olduğunu göz ardı ederse, (nazarı onun toprak olduğu gerçeğinden uzaklaşırsa) ((4reka), bu halden temizlenmesi için; taş, kum, kerpiç gibi yere nisbet edilen diğer şeylerle değil ancak toprakla teyemmüm etmesi gerekir. Çünkü oğulları olduğumuz kişi (Hz. Âdem) topraktan yaratıldığı gibi, toprak yoksunluk, ihtiyaç anlamına gelir ve onun bu nitelikleri de süreklidir. Bu noktada İbnü”l-Arabi birisi yoksullaştığı zaman Arapların, “Adamın eli toprak oldu.” demelerini hatırlatır. Diğer taraftan toprak dört unsur (toprak, su, ateş, hava) içerisinde en aşağıda olandır.89
Her hâlükârda İbnü”l-Arabi, insanın topraktan yaratılışından ve teyemmümün de toprak ile ifâ ediliyor oluşundan hareketle kulun Rabbi karşısındaki aciz, hakir, zelil, fakir ve yoksun oluşunu kısacası mutlak anlamda kul/köle oluşunu sürekli hatırlaması gereğini âdeta teyemmümün manevi boyutuyla aynileştirir.